Lider kimdir? Liderlerin özellikleri nelerdir? Lider olunur mu doğulur mu? Bu sorulara herkesin verecek bir cevabı var. Cevaplar çok farklı da olsa tüm bu cevapların birleştiği ortak payda liderliğin birlikte çalışılan astlar veya içinde olunan bir grup ile ilişkilendirilmesi. Liderlik kelimesinin kökenine baktığınızda yol göstermek, rehberlik etmek anlamlarına ulaşıyorsunuz. Dolayısıyla da yukarıda belirttiğim ortak payda ile karşı karşıya kalmak çok da şaşırtıcı olması gerek.
Balanced scorecard uygulamasının yaratıcılarından biri olan Goldman Sachs’ın eski başkan yardımcısı ve Harvard Business School profesörlerinden Robert Kaplan “lider kimdir?” sorusuna farklı bir şekilde yaklaşarak liderliğin öğrenilebilir olduğunu savunuyor.
Kaplan’a göre liderlik sahiplik mantalitesiyle başlıyor. Yani her ne iş yapıyorsanız yapın işin sahibi gibi düşünmek ve davranmak liderliğin ilk adımı. Ayrıca Kaplan kişinin kendisini izole ederek öğrenmekten vazgeçtiği noktaya kadar liderlik vasıflarının geliştirilebileceğini düşünüyor. Kaplan’ın bu düşünceleri bana göre liderliği bir ast-üst ilişkisinden soyutlayarak tüm organizasyona yayılabilecek bir olgu haline dönüştürüyor. Organizasyonun en alt kademesinden en üstüne kadar öğrenen, sahiplenen ve kendini izole etmeyen bir yaklaşım tüm organizasyonun liderlerden oluşmasına yol açıyor. Liderlikte ikinci adımı ise harekete geçmek olarak tanımlıyor Kaplan.
Şu ana kadar karşıma çıkan iki farklı örnek, bu yaklaşımın nasıl uygulamaya geçirildiğini görmemizi sağlıyor.
İlk örnek Deloitte’tan. Deloitte’un yenilenen performans yönetim sisteminde ana hedef ekip liderlerine çalışanların becerileri hakkında sorular sormak yerine onlarla ilgili gelecekte atacakları adımlar (ne şekilde harekete geçecekleri) sorgulanıyor. Bu sorgulamanın yapıldığı 4 sorudan ilki ise şöyle:
“Bu kişinin performansı hakkında bildiklerime dayanarak söyleyebilirim ki eğer kendi param olsaydı bu çalışanımı mümkün olan en yüksek zamla ve ikramiyeyle ödüllendirirdim.”
İkinci örneğimiz ise Netflix firmasından. Slideshare üzerinden bugüne kadar 11,6 milyondan fazla sayıda görüntülenen, firmanın kültürünü anlatan ve İK uygulamaları için kullanılan tek şirket kaynağı olan sunum dokümanı, (sunuma buradan ulaşabilirisiniz) çalışanlara sadece ve sadece Netflix’i kendi işleri gibi görüp ona göre çalışmalarını söylüyor. Bu slaytlardan küçük bir örnek verecek olursak şirketin harcama politikası işi sahiplenme ile ilgili en güzel örnek olacaktır. Harcama politikası 5 kelimeden oluşuyor:
Netflix’in yararına olacak şekilde davranın.
Bu politikayla bağlantılı olarak çalışanlardan istenen şirketin parasını tutumlu bir şekilde sanki kendi paralarını harcıyormuş gibi harcamaları.
Biz İK’cılara burdan çıkan ödev: hizmet verdiğimiz kurumların tamamı liderlerden oluşana kadar kültür değişimini yönetmek ve buna uygun İK sistemlerini hayata geçirmek. Hepimize kolay gelsin:)
Yararlanılan Kaynaklar:
- Performans Yönetimini Yeniden Keşfetmek, Harvard Business Review, Nisan 2015
- Lider Doğulmaz, Lider Olunur, Harvard Business Review, Haziran 2015