Birinci dalga, ikinci dalga, üçüncü dalga derken artan vaka sayıları ile yeniden evlerimize kapandık. Uzun bir zamandan beri pandemi dışında bir yazı konusu olabilir mi diye düşünürken yine kendimi bu konuda yazarken buldum. Her ne kadar mutasyonlarla beraber bir süre daha kapanmalar ve yasaklar devam edecek gibi görünse de son zamanlarda birçok farklı şirketten pandemi sonrası çalışma modelleri ile ilgili açıklamalar gelmeye ve konu farklı platformlarda tartışılmaya başlandı. Bu tartışmalar devam ederken Boston Consulting Group tarafından yapılan bir araştırmanın ikinci tur sonuçları da Mart ayının sonunda yayınlandı. 190 farklı ülkeden 209.000 katılımcı ile gerçekleştirilen ve farklı çalışma modellerini konu alan araştırmanın sonuçlarına gelin biraz daha yakından bakalım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Türkiye’den 5.000’den fazla katılımcının yer aldığı bu araştırma ülkemizdeki duruma ilişkin de bilgiler veriyor.
Sonuçlar incelendiğinde, pandemi öncesi kısmen veya tamamen uzaktan çalışma oranı %30’lar seviyesindeyken pandemi ile birlikte bu oranın %50’nin üzerine çıktığı görülüyor. IT, teknoloji, danışmanlık gibi dijital ve bilgi tabanlı işler ortalamada %70 ile uzaktan çalışmanın en yaygın olduğu alanlar. Bu alanlarda hangi ülkelerin uzaktan çalışmayı en çok benimsediklerine bakacak olursak da Hollanda, İngiltere ve Lüksemburg gibi Avrupa ülkelerini görüyoruz. Ülkemizde de bilgi işçileri için uzaktan çalışmanın %64 oranında benimsendiği görülüyor.
Çalışmanın geleceğe yönelik bulguları da bir hayli ilginç. Her ne kadar şu anda uzaktan çalışma oranı %51 olsa da gelecekte her 10 kişiden 9’u uzaktan çalışmanın bir alternatif olarak sunulmasını bekliyor. Diğer taraftan bu 9 kişiden sadece 2.4’ü tamamen uzaktan çalışma beklentisi içinde. Dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki çalışanlar çalışma modelinde bir esneklik beklentisi içinde. Bu beklentinin uzaktan çalışmanın neredeyse imkansız olduğu fiziksel güç gerektiren işler ve sosyal hizmetler gibi alanlarda da geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bu sonuçlara bakarak beklentinin gerçekçi olmadığını iddia edebiliriz ancak şunu da gözden kaçırmamamız gerekir: Yeni çalışma modelleri birçok sektörü dönüştürme potansiyeline sahip. Ülkemizde de çalışma hayatını düzenleme açısından uzaktan çalışma modellerine karşı olan ilginin %90’ın üzerinde olduğunu belirtmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Çalışma modellerindeki değişim beklentisi ile beraber çalışma esnekliği ile ilgili beklentiler de farklılaşıyor. Araştırmaya katılanların sadece %36’sı geleneksel 9’dan 6’ya çalışma düzeni talep ediyor.
Çalışma modeli ve düzenine ilişkin beklentilerle beraber işyerindeki ortamdan da beklentiler bir dönüşüm geçiriyor. Çalışanların bu dönemde en çok önem verdiği konular iş arkadaşları ve yöneticileri ile iyi ilişkiler, iş-yaşam dengesi ve finansal getiriler. Ülkemizdeki duruma yakından baktığımızda da kariyer gelişimi, iş-yaşam dengesi, iş güvencesi, öğrenme ve beceri kazanma eğitimleri ile yöneticilerle iyi ilişkiler işyerinden beklentilerde ilk beş sırada yer alıyor.
Toparlayacak olursak bu kapsamlı çalışma önümüzdeki dönemde işverenlerin ajandasında şu başlıkların yer alması gerektiğini gösteriyor:
- Her iş uzaktan çalışmaya uygun olmayabilir. Her rolü birbirinden bağımsız olarak değerlendirmek, bu değerlendirme sonucunda da çalışma modelini dizayn etmek gerekiyor.
- Kurallar ve esneklikler dengelenmeli. Çalışma düzenine ilişkin kurallar belirlenirken çalışanlara bu kurallar içinde kendi çalışma düzenlerini oluşturma yolunda esneklik tanınmalı. Uzaktan çalışmanın mümkün olmadığı rollerdeki çalışanlar unutulmamalı ve farklı haklarla desteklenmeli.
- Çalışanlara doğru imkanlar sunulmalı. Son bir senede işverenler uzaktan çalışma için ihtiyaç duyulan alt yapıların sağlanması üzerine odaklandı. Bundan sonra çevirim içi ortamda iş birliğini geliştirecek imkanlar üzerine odaklanılmalı.
- Liderler geleceğe hazırlanmalı. Çalışanların her an izlenmesi mümkün olmayacağından güvene dayalı bir liderlik stili her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir meziyet olacak.