Doğal kaynaklar, emek, sermaye ve girişimcilik. Bunlar üretim faktörleri ya da farklı bir ifade ile üretim yapılabilmesi için gerekli ana girdiler olarak temel iktisat derslerinin ilk konusudur. Zaman içinde doğal kaynakların gittikçe artan bir hızla tüketilmesi hem insan yaşamının hem de dünyamızın geleceği için ciddi endişeler oluşmasına neden olmuş, kalkınmayı sağlayacak ekonomik aktivitelerin devamlılığı bağlamında üretim faktörleri açısından tehlikeyi gözler önüne sermiştir.

1987 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan Brundtland Raporu sürdürülebilir kalkınma modeli ile bugünün ihtiyaçlarının gelecek nesillerin refahından ödün vermeden karşılanabileceğini belirtmiştir. 2000 yılında ise doğal kaynaklar üzerinden devam eden sürdürülebilirlik tartışmalarının kapsamı yeni bir tanımlama ile doğaya, evrensel insan haklarına, ekonomik adalete ve barış kültürüne saygıyı temel alacak şekilde genişletilmiştir.

Bu tanımsal genişleme ile sürdürülebilirlik kavramı hayatın her alanına yayılmıştır. Dolayısıyla üretim faktörleri arasında yer alan ‘emek’ kavramını modern yönetim anlayışı kapsamında İnsan Kaynağı olarak ele aldığımızda, sürdürülebilir kalkınma modeli içinde sürdürülebilir insan kaynağına olan ihtiyaç ön plana çıkacaktır. 1997 yılından beri İnsan Kaynakları profesyonellerinin gündeminde en üst sırada yer alan ‘yetenek savaşları’ olgusu da bu ihtiyacı doğrular niteliktedir.

Bu fikrin gündemde olduğu yirmi yıllık zaman dilimi içinde insan kaynakları profesyonelleri, işletmelerin en iyi yetenekleri kazanmalarına ve elde tutmalarına yönelik uygulamaları geliştirme yönünde ciddi bir gelişim ve değişim yaşadı. Bu değişim sürecinde İK’cılar özellikle en iyi yetenekleri kazanmak üzere işletmelerin vadettiği ‘çalışma deneyimini’, pazarlama fonksiyonlarının tecrübesinden de yola çıkarak, markalaştırmayı keşfetti. Bugün işveren markası yönetimi olarak vazgeçilmezler arasında yer alan bu uygulamalara şirketler ciddi bütçeler ayırıyor, pazar araştırmalarına katılıyor, en iyi işveren olma yönünde ellerinden geleni yapıyor ve bu doğrultuda değer yaratan kazanımlar elde ediyorlar.

Şüphesiz vaat edilen çalışan deneyimi unsurlarının şirket içinde karşılığını bulması diğer bir ifadeyle vaat olarak kalmayıp organizasyon kültürünün ve insana dair uygulamaların temelini oluşturması gerekiyor. Aksi bir durum, kısa vadede büyük zorluklarla kazanılan yeteneklerin kaybına, orta ve uzun vadede de ihtiyaç duyulan insan kaynağının kazanılmasında sürdürülebilirlik sorunlarına yol açıyor.

43 yıldır ülkemizin savunmasına ve teknolojik gelişimine katkı sağlayan ASELSAN, vadettiği çalışma deneyimi ve kültürünün bir parçası olarak yaşattığı değerlerle yüksek nitelikli insan kaynağını kazanmadaki başarısını sürdürmektedir. ASELSAN bir Ar-Ge şirketi olarak adaylara kendi sınırlarını zorlayacak mühendislik görevleri ve sınırlarını aşmalarına olanak sağlayacak gelişim imkanları vadetmektedir. Hem askeri hem de sivil alandaki projelerle geniş bir yelpazede çalışma imkanı sunan ASELSAN, Türkiye’de ilk kez uygulanan bir gelişim modeli olan ‘ASELSAN Akademi’ ile de bireysel ve kurumsal gelişimi destekleyen bir çalışan deneyimi yaşatmaktadır. Ek olarak ticari kaygıların ötesinde ülkemize hizmet etme imkanı sunarak çalışanlarının yaptıkları işteki anlam arayışını da tatmin etmektedir.

Saymış olduğumuz tüm bu hususlar, ASELSAN çalışan değer önermesinin güçlü unsurlarından olup bu unsurların organizasyon içinde hayat bulmasıyla da yetenek kazanımı döngüsü tamamlanmaktadır. Yıllardır başarıyla devam ettirilerek her geçen gün geliştirilen bu süreç, ASELSAN’ın mühendislik öğrencileri arasında en çok çalışılmak istenen şirket olmasındaki önemli etkenlerdendir. Ek olarak yetenek kazanımı ile başlayan ve yetenek yönetim süreci ile entegre edilen bu çalışmaların çalışan memnuniyeti üzerindeki pozitif etkileri de gözlenmektedir. Yükselen finansal başarısını ve her geçen gün artan teknolojik derinliğini sahip olduğu insan kaynağına borçlu olduğunun bilincinde olan ASELSAN, çalışan gelişimini sürdürülebilirlik çalışmalarının merkezine konumlandırmakta ve ülkemizin yetiştirdiği değerlerle ülkemize hizmet etmektedir.

Not: Bu yazı ASELSAN ‘a’ Bülten’in Ocak 2019 (Sayı:07) sayısında yayınlanmıştır.