Kitap okumanın öğrenmenin en önemli ve vazgeçilmez kaynağı olduğunu düşünüyor ve bu nedenle zaman zaman insan kaynakları alanında bizlere yol gösterdiğini düşündüğüm kitapları sizlerle paylaşıyorum. Ancak bugün paylaşacağım kitaplar daha öncekilerden biraz farklı. Neden mi? Gelin bu soruyu Aydın BOYSAN’ın ‘Bir Ömür Yetmiyor’ kitabından şu satırlarla cevaplayalım:
Dar açıları bizi kısmen aydınlatan meslek kitapları kişilere tüm yaşama geniş açılardan bakma ufku açmazlar. Gelişmemiş tipler arasında meslek kitapları dışında kitap okumamakla övünmeye bile yeltenen dar kafalılar bulunur. Ufku böyle dar kalan bir meslek insanı kendi mesleği içinde bile geniş açılardan bakabilme yeteneğine ulaşmadığı için tehlike oluşturur. Çünkü yalnız kendi mesleki bilgileri açısından bakmakla beyninin tüm sektörlerindeki bakış açılarını dar bırakır. Yakın mesleklerle zorunlu olan ilişkiler güvenli olmayabilir, meslek görevlerinin toplum içindeki amaçları yeterince kavranmaz. (sf.71)
Bu yüzden yaşam enerjisiyle de bizlere örnek olan Aydın BOYSAN’ın İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Bir Ömür Yetmiyor adlı kitabı bugünkü ilk önerim.
Yaşam enerjisi demişken burada farklı bir konuya değinmek istiyorum. Birçoğumuz hayatımızın en güzel yıllarını bir gün başlayacağını hayal ettiğimiz ikinci hayatımız için harcıyoruz. Yaşam enerjimizi yavaş yavaş kurban verirken belki de o beklenen ikinci hayat hep bir hayal olarak uzaklarda kalmaya devam ediyor ve biz yaklaştıkça o bizden uzaklaşıyor. Raphaelle Giordano’nun yazdığı ve Gülşah Ercenk’in dilimize çevirdiği ‘İkinci Hayatın Tek Bir Hayatın Olduğunu Anladığında Başlar’ sizi tam da böyle bir hikayenin içine çekiyor. Rutinoloji kavramı ile tanışacağınız bu romanın, akıcılığıyla ilk ve tek hayatınızı istediğiniz yöne çevirmeniz için bir farkındalık yaratacağını düşünüyorum. Yan Pasaj yayınevinden çıkan bu kitap bugünkü ikinci önerim.
Son kitabımız ise Son Nefes Havaya Karışmadan (When Breath Becomes Air). İkinci hayatınızın belki de hiç gelmeyeceğini kitabı tamamlamaya nefesi yetmeyen yazarından okurken göz yaşlarınıza hakim olamayacağınız anlar yaşayacaksınız. 2016’nın en iyi kitapları arasında yer alan ve Türkçe basımı Altın Kitaplar tarafından yapılan bu otobiyografiyi tanıtım bültenindeki şu cümlelerle sizlere öneriyorum:
‘Otuz altı yaşında başarılı bir beyin cerrahı olarak yıllarını verdiği yüksek tıp ihtisasını tamamlayıp tam emeklerinin karşılığını almak üzereyken, dördüncü evre akciğer kanseri olduğunu öğrenen Paul Kalanithi, kendini bir anda ölümle yüz yüze bulmuştu. Düne kadar ölümcül hastalıkları tedavi eden bir hekimken, bugün hasta yatağında yaşam mücadelesi veren kendisiydi. Karısıyla hayalini kurdukları ve ulaşmaya çok yaklaştıkları gelecek bir anda buharlaşıvermişti. Paul, herkesin bir başına yüzleştiği ve hiç kimsenin muaf olmadığı o en büyük eşitleyiciye birinci elden tanıklık etmek üzereydi. “Yaşayan her şey ölmeye mahkûmken, hayatı anlamlı kılan nedir?” Hayatı boyunca bu soruya kafa yoran Paul Kalanithi, yazdığı ilk ve son kitapta, insan hayatını ölüm ve yok oluş karşısında bile anlamlı kılan şeyin ne olduğunu sorgularken, her ikisini de bizzat tecrübe etmiş yetenekli bir yazarın gözünden doktor-hasta ilişkisine ışık tutuyor.’
Farkındalıkla dolu keyifli okumalar diliyorum.