Hayaller ve MakroekonomİK Dengeler

happy-economy-600Hayal Ettirme Müdürlüğü başlıklı yazımda (okumak için tıklayın) hayal kurmanın öneminden bahsetmiş ve tüm insanlığın hayatını değiştirebilecek fikirler için ilk adımın kurulacak bir hayalden  ibaret olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir araştırma ve uzun bir süreden beri aklımın köşesinde duran orta gelir tuzağı konusu ülkemiz ekonomisinde yaşanan ve yaşanması muhtemel gelişmeleri İK bakış açısı ile değerlendirmeyi zorunlu kalıyor.

Önce orta gelir tuzağı ile başlayalım. İktisatçılar orta gelir tuzağı sorununu, kişi başına düşen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla bakımından orta gelir düzeyine ulaşmış ülkelerin ya da bölgelerin belirli bir gelir bandına sıkışıp kalma, yani üst gelir düzeyine geçememe durumu olarak tanımlıyor. Ayrıca 200 yıllık iktisat literatürü eğitim yoluyla insan sermayesinin ve Ar-Ge yoluyla teknolojinin ilerlemesine dayanmayan hiçbir büyüme sürecinin uzun vadeli olamayacağını söylüyor. Birçok iktisatçıya göre de ülkemizin içinde bulunduğu durum tam olarak orta gelir tuzağı sorununa işaret ediyor. Bu sorundan çıkış yolu ise iyi eğitimli ve bu eğitimini hayal gücü ile birleştirip teknolojik ilerlemeye yansıtacak İnsan Kaynağı.

İşte tam bu noktada Intel’in Türkiye’nin Hayal Haritası çalışması ülkemiz insan kaynağının hayal gücü ile ilgili çok çarpıcı sonuçlar içeriyor. 8-55 yaş arası katılımcıların cevaplarına göre hayal kurma oranı yetişkinlerde sadece %14. Üstelik özellikle yetişkinlerin gerçekten hayal kurduğunu söylemek çok zor, çünkü hayallerimiz genelde maddiyat odaklı ve kaygılı. Örneğin katılımcıların %48’lik bir bölümü en büyük hayalini “meslek sahibi olmak ve kendini güvence altına almak” olarak tanımlıyor. Detaya inildiğinde ise ev sahibi olmak ya da yüksek getirili mesleklerden birine sahip olmak gibi çevresel etkiler ve kaygılarla yönlendirilen hayaller ağırlık gösteriyor. Araştırmaya katılan üniversite öğrencileri ise hayal kurmaya ve girişimciliğe daha yakın duruyor. Öğrencilerin %78’i girişimcilik ve girişimci olmak fikrine sıcak bakıyor ve yeni teknolojiler geliştirmek konusunda istekli. %60’ı ise “Türkiye’den milyar dolarlık şirket çıkar mı?” sorusuna “evet” yanıtını veriyor. Yani çok da karamsar olmaya gerek yok. Ama bir başka çalışmanın sonuçlarını da göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Universum’un 2015 yılı araştırması Y Kuşağı’nın girişimcilik yönü hakkında benzer sonuçlar içeriyor. “Mezun olduğumda kendi işimi yapmak istiyorum” diyen gençlerin oranına bakıldığında yüzde 17 ile 2014’te üçüncü sırada olan Türkiye bu yıl yüzde 18 ile birinci sıraya yükseldi. Bu veriyi iki şekilde okumak mümkün. Öncelikle, artık hepimizin farkında olduğu gibi yenilikçilik, yaratıcılık, fikir kuluçkaları genç yetenekler için  cazibe merkezleri. Otuz beş bine yakın üniversite öğrencisinin yüzde 18’inin bu kavramları şirketlerde değil de kendi oluşturacakları girişimlerde bulacaklarına inanması ise şirketler açısından hassasiyetle değerlendirilmesi gereken çıktılardan.

Tüm bu verileri bir arada değerlendirdiğimizde İK’cılar için çıkan sonuç şu: Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum makroekonomik açıdan sürdürülebilirlik sorununa işaret ediyor. Çözüm yüksek potansiyelli genç yeteneklere ve onlara işletmelerin sunacağı hayallerini gerçekleştirme fırsatında. İK’cılar olarak aday havuzumuzun kendisinin yetenek arayışında rakibimiz olmasının önüne geçmek ve ülkemizin orta gelir tuzağından kurtularak uzun vadeli ekonomik büyümesine hizmet edebilmek için Hayal Ettirme Müdürlüğü olmak zorundayız.

Kaynaklar:

Bu yazı Genel içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s