Yetenek Savaşları Şimdi Başlıyor

Yetenek savaşı kavramı ilk kez tam 23 sene önce kullanıldı. Bugüne kadar yaşadıklarımız eğer yetenek savaşı idiyse bundan sonra yaşayacaklarımıza çok daha güçlü bir kavram bulmamız gerekecek.

2020 yılının başından itibaren dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci hayatımızı tamamen değiştirdi. Yaşanan değişiklikler sağlık sistemlerinden sonra belki de en çok çalışma hayatımızı ve çalışma şekillerimizi derinden etkiledi. Olmaz dediklerimiz oldu, uzaktan çalışmanın hayal bile edilemeyeceği sektörlerde uzaktan çalışma sıradan hale geldi. Bugüne kadar, değişen şartların çalışanların verimliliğine, motivasyonuna, zihinsel ve fiziksel sağlığına ilişkin birçok fikir üretildi ve araştırmalar yapıldı. Aşı haberlerinin geldiği ve pandeminin sona erebileceğine dair umutların yeşermeye başladığı bu dönemde yönetim ajandamızı tekrar değerlendirmenin, işlerin sürdürülebilirliğine odaklandığımız bu süreçte göz ardı etmiş olabileceğimiz yetenek yönetimi stratejilerini yeni norma göre dizayn etmenin tam zamanı.

Yetenek yönetiminin geri planda kalmış olmasını, iş güvencesinin azalması nedeniyle işverenlerin görece güçlü olduğu bir dönemden geçmemize bağlayabiliriz. Daha önceki kriz tecrübelerimizden de biliyoruz ki böyle dönemler normatif bağlılığı tetikliyor. Ancak pandemi koşullarının yarattığı bu bağlılığın bizi bir yanılsama içine sokmasına izin vermeyelim. Uzaktan çalışmanın başını çektiği farklı çalışma şekillerini konuşuyor ve uyguluyor olmamız bugünkü sorunlarımız için bir cevap üretse de uzun vadede yetenekleri elde tutmak adına ciddi riskler barındırıyor.

Risklerden ilki uzaktan çalışmanın sınırları tamamen kaldırmış olması. Örneğin birçok Ankaralı için İstanbul’da yaşamak ve çalışmak bir alternatif olarak düşünülmeyebilir. Diğer taraftan bugün geldiğimiz noktada Ankara’da ya da başka bir ilde yaşıyor olun uzaktan bağlanarak İstanbul’da yerleşik bir firmada çalışabilirsiniz. Dolayısıyla kısmen yerelde yaşanan yetenek savaşının ülke çapına yayılacağını öngörebiliriz. 

Bir diğer risk ise küresel boyutta. Gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunlarından birisi beyin göçü. Bugüne kadar beyin göçü dediğimizde ülkeyi fiziken terk eden ve başka bir ülke sınırları içinde hayatını ve işini devam ettirenleri anlıyorduk. Her ne kadar yurtdışında bir hayat kurmak artık çok zor olmasa da yine de bunu göze alamayan ya da kurulu düzenini bozmak istemeyenler ülkesinde kalarak çalışmaya devam ediyordu. Bugün ise uzaktan çalışma yeteneklerin fiziken ülkesinde, entelektüel olarak yurtdışında bulunmasına imkan tanıyor.Bu ikisi bugün için tanımlayabildiğimiz riskler. İlerleyen dönemde kim bilir daha ne tür farklı risklerle karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla, bağlılık kavramı her zamankinden çok daha büyük bir önem kazanmış durumda. Zaman tüm şirketler için çalışanlarında yeni heyecanlar yaratma, değer önermelerini yeni normlara göre yeniden tanımlama ve her bir süreci ön kabullerimizden arınarak çok daha özgür bir bakış açısıyla tasarlamak için harekete geçme zamanıdır.

Bu yazı Genel içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s