Fight Club

yazi_129Goldman Sachs’tan Yatırım Bankacısı Mark Thatcher, yaşadığı tecrübeyi şu şekilde anlatıyordu: ‘Şaşırtıcı bir şekilde eğlenceli ve tamamen neşeli bir tecrübeydi. Size fiziksel ve mental olarak meydan okuyor.’  Charterhouse Partnership’ten Bankacılık Sektörü ‘head hunter’ı Devi Kumar’ın ise sürece ilişkin şu sözleri kayda geçiyordu: ‘Antrenmanlar hayatımın en tatmin edici tecrübelerinden biri oldu. Disiplin, odaklanma ve kararlılık hakkında çok şey öğretti.’

Financial Times’tan Janan Ganesh yüksek modernitenin merkezinde, insanoğlunun fiziksel aktivitelerden neredeyse tamamen uzaklaşmasının olduğunu belirtiyor. İnsanlar bir tür olarak yeryüzünde dolaşmaya başladığından beri hayatta kalabilmek için bir dizi fiziksel zahmete -önce avcılık, ardından tarım ve son olarak sanayi işçiliği- göğüs germek zorunda kaldı. Ancak hizmete dayalı ekonominin gelişmesiyle katlanılması gereken bu fiziksel zahmetler aniden durdu. Gün boyu bilgisayar başında geçirilen saatler insanların fiziksel aktivitesini minimum seviyeye indirdi.

Sanayi devriminin insanlar üzerindeki etkisini kitaplarında ustalıkla işleyen ve modern İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden biri sayılan DH Lawrence, insanların toprakla uğraşmak yerine fabrikalarda çalışıyor olmasını insanlık tarihi için kritik (ve aynı zamanda kötü) bir kırılma noktası olarak tanımlıyor ve fabrikada çalışmanın insanları insanlıktan çıkaracağını düşünüyordu. Fabrika işçiliğinin de fiziksel bir zorlama gerektirdiği düşünüldüğünde bir ekran karşısında veya telefon başında geçirilen bir iş gününün insanlık için çok daha keskin bir değişim olduğunu kolaylıkla savunabiliriz.

Kısacası yaşamamızı idame ettirmek için hayatın gerektirdiği fiziksel güç azaldıkça bizim bu fiziksel gücü dışarılarda arama eğilimimiz artıyor. Bunu nereden mi biliyorum? Öncelikle kendimden. 2016 yılında 35 yaşında özel hoca ile başlayan antrenman serüvenim, spor salonuna düzenli ziyaretler ve en nihayetinde kum torbası karşısında attığım yumruklarla devam ediyor (her ne kadar aldığım bir darbe nefesimi kesip beni kaburga ağrısı ile baş başa bırakmış ve bu nedenle ara vermiş olsam da). Dahası kum torbası karşısında da yalnız değilim. Salon beyaz yakalılar ile dolup taşıyor. Anladığım kadarıyla dünyada da trend bu şekilde.

Yazının başında aktardıklarım, yurtdışında işin ne boyutlara vardığını gösteren bir organizasyonun katılımcıları tarafından dile getirilen görüşler. Bu yıl 13.’cüsü düzenlenecek olan Hedge Funds Fight Nite organizasyonunda, yatırım bankacıları içinden seçilenler 5 aylık bir antrenman sürecinin ardından düzenlenen gecede ringe çıkıyor. Amaç 2’şer dakikalık 3 roundda ayakta kalarak 4 eleme turunun sonunda şampiyon olmak. Maçlar, siyah takım elbisenin zorunlu olduğu bir akşam yemeği için kurulan masaların ortasına yerleştirilen ringde yapılıyor. Her ne kadar organizasyonun amacı bağış toplamak olsa da, bunu bir boks ringinin etrafında yapmanın bankacıların fiziksel aktiviteye duyduğu ihtiyacın bir yansıması olarak kabul edebiliriz. Boksa Hong Kong’dakine benzer bir ilginin Londra’daki yatırım bankacılarının arasında da yaygın olduğu biliniyor.

Fiziksel aktiviteden uzak, iş hayatının zorlukları ve kafamızın içinde türlü sorularla uğraşırken,

‘Belki de cevap kendini geliştirme değil, kendine zarar vermedir’.

(“Maybe self-improvement isn’t the answer, maybe self-destruction is the answer.” Chuck Palahniuk, Fight Club)

Bu yazı Genel içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s