Zor iştir İK’cı olmak.
Eczacıbaşı Holding İK Koordinatörü Ülkü Feyyaz Taktak’ın da dediği gibi futbolda kaleci ya da evde anne olmaya benzer İK’cı olmak. Her ikisinde de ne yaptığı değil, ne yapmadığı göze çarpar ve bu nedenle eleştirilir. Kurtaramadığı goller, ütülemediği gömlek konuşulur. Bir de tıpkı futbol gibi, herkes İK’dan anlar.
İnsana dair her şeyi sevmek gerekir İK’cı olmak için. İK’cı alacağı kararların bir insanın hayatını doğrudan etkileyeceğini bilmenin verdiği ağır sorumluluğu kaldıracak kadar güçlü olmak zorundadır.
Güvenli limandır İK’cı. Öyle olmak zorundadır da. Herkes ona güvenir, herkes derdini ona anlatır. Çünkü bilir ki o ketumdur. Ser verir sır vermez, sorunları çözmek için elinden geleni yapar.
Çalıştığı şirketi ondan daha iyi anlayan ve tanıyan yoktur. Çünkü aynı anda iki gözlük vardır gözünde. Biri çalışanların gördüğünü gösterir diğeri üst yönetimin. Yaptığı işte herkese karşı sorumludur. O yüzden rahat olmak ister. Bu isteğinde de yalnız değildir. Kendisi gibi 100 İK’cıya sorsak en az 65 tanesi daha birazcık özerlik ve esneklik isteyecektir.
Yetenekleri yönetmek için doğmuştur İK’cı. İki sorusuna bakar takıma dahil edilecek adayı seçmesi. Ama o iki soruyla yetinmez. Adayın bütün yetkinliklerini ölçüp biçinceye kadar pes etmez. Çünkü bilir ki işe alacağı aday işe başladığı günden itibaren sahip olduğu becerilerini kullanmak isteyecek, kullanamadığı zaman da memnuniyeti ve şirkete bağlılığı azalacaktır. Kendisi için de aynı durum söz konusudur. 100 günün en az 86’sında şirketi geleceğe taşıyacak yetenekleri yönetmek amacıyla kendi sahip olduğu becerileri kullanmak için çabalar.
Sabırlıdır İK’cı. Attığı adımların sonuçlarını hemen göremeyecektir. Ama bugün mülakatını yaptığı adayın veya yedekleme planına dahil ettiği bir yeteneğin yıllar sonra CEO olabilecek potansiyele sahip olduğunu en iyi bilen kendisidir.
İnce eler sık dokur İK’cı. Doluya koysa da alır boşa koysa da doldurur. Son 11 yıldır “ücret” çalışan memnuniyetine etki eden en önemli unsurlar arasında yer alırken o herkesin hak ettiği ücreti belirlemede ve maliyetleri yönetmede ustadır.
Bir İK’cıyı anlayacak bir kişi varsa o da başka bir İK’cıdır. O yüzdendir çalışanların geneli çalışan memnuniyetine etki eden en önemli faktörü ücret olarak görürken; onun kendi yöneticisiyle olan ilişkisini mutluluğunun anahtarı olarak görmesi. Yine bu yüzdendir çalışma arkadaşları ile olan ilişkisinin şirkete bağlılığına etki eden en önemli unsur olması.
Onu mutlu eden ve şirketine bağlayan yaptığı iştir. Her zaman dinamiktir gündemi. Başkaları onu hep aynı şeyleri yapıyormuş gibi görebilir. Ama onun yaptığı işin öznesi insandır. Ve her insan farklıdır.
*Yazıda belirtilen istatistikler SHRM’nin “Employee Job Staisfaction and Engagement” raporundan alınmıştır.
Geri bildirim: nazmibosca.com 1 yaşında |